3 Eylül 2015 Perşembe

Bu kocadan baba olur mu

 
Bloglarda ve instagramdaki hamile sayfalarında ne çok yazı gördüm bu konuda. Hamile kalınca kocam değişti, doğum yaptım kocam eskisi gibi değil ne yapacağım diye.  
 
Her seferinde bir şeyler yazmak istedim aslında o bayanlara; moral vermek, geçecek demek istedim ama yazmadım çünkü yazsam da bir şey değişmeyecek aslında. Aslında keşke kocaları takip etse bu tarz blogları ya da sayfaları diye geçiriyorum hep içimden. İşte o zaman bir şeyler yazmaya değer. Çünkü biliyorum kadın yorumları okuyacak ve biraz olsun rahatlayacak ama ne kadar zaman için? O koca eve gelene kadar sadece... Ama o koca okusa yazılanları ya da şimdi yazdıklarımı, yazacaklarımı eminim bir düşünür, ya ben ne yapıyorum der. Ama değişir ama değişmez, öküzdür...
 
Hepimiz bu tarz bir durumu illaki ucundan kıyısından yaşamasızdır diye düşünüyorum.
İşte o kadınlara, arkadaşlarıma, kendime, söyleyemediğim, yazamadığım o  kocalara cevabım;
 
 
 
 
Hamilelik ne kadar uzundur bilir misin? Bilemezsin yakınından bile geçmedin! O 9 ay 10 gün uzar da uzar kadınlar için. İstediğini yiyemezsin, içemezsin, sigara yasak alkol yasak. Ortama bir türlü ayak uyduramazsın. Ya uykun gelir ya belin, kolun, bacağın, bir yerin ağrır. Hep erken yatmak, dinlenmek istersin. Zaman sana asla yetmez, ya şu kitabı biraz daha okuyum diyemezsin mesela, ya da şu film bitsin de öyle yatayım.
 
Çok kilo alırsın problem, doktor dikkat et der o koca yanında hapur hupur her şeyi yer bir şey diyemezsin, demezsin. Aş erdim canım şunu çekiyor dersin geç oldu nerden bulayım der. Bilmez canının ne kadar çektiğini. Canın ciğer çeker mesela ya da ne bileyim bir dilim salam, yiyemezsin.
 
Her tarafın çatlar kendini çirkin hissedersin o koca gelip de sana sarılıp ne önemi var diyeceğine ne biçim olmuş der, susarsın.
 
Geceleri bebek tekmeler, miden yanar, göğsün ağrır, kramp girer uyanırsın onun umurunda olmaz. Sabahları erkenden uyanırsın kurulu alarm gibi, o hala uyuyordur, keşke kalksa da beraber kahvaltı yapsak dersin.
 
Sonra dersin ki ben normal doğum istiyorum karşına geçer herkes sezaryen oluyor sen niye olmuyorsun?! Aç oku da öyle konuş biraz demek istersin, olmaz...
 
Ya sevgili koca lohusa sendromu var da hamile depresyonu diye bir şey yok mu? Aç oku! Oku! Karın ne kadar hassas, sana ne kadar ihtiyacı var, ona sarılmanı, ona güzel sözler söylemeni bekliyor. Hiç bir şey bilmiyorsan öğren! Ezber yapma! Ondan bundan duydukların doğru değil! Devir değişti! Oku! Oku ki karının sana ne kadar ihtiyacı olduğunu öğren. Bunun bebek için ne kadar önemli olduğunu da.
 
Peki doğum ne kadar zordur bilir misin? Bilemezsin! Mümkün değil tahmin bile edemezsin o acıyı! Böbrek taşı düşürdün mü? Ha işte ondan daha fazla acıyor! Belki saatlerce uğraştı, belki kolay bir doğum oldu ama büyük bir değişim yaşadı artık o kadın.
 
Ya sezaryen nedir bilir misin? Dur ben sana anlatayım; işler ters gitmiştir ve bebek ameliyatla alınmak zorundadır, sezaryen işte tam da budur. Bunun kadın üstündeki stresini bilir misin?
Sütün hemen gelmez bazen, emziremezsin. Ne büyük bir üzüntüdür tahmin edemezsin. Ağrılar da cabası. İlaç alamazsın doğru düzgün, bir yandan da bebeğini emzirmeye çalışırsın o ağrılarla... Bilemezsin...
 
Çocuk olunca değişenlere ne demeli peki; şımarıksın diyelim mi mesela? Belki çok istediniz ama geç geldi bebeğiniz, belki de hemen hamile kaldı eşin ve seni baba yaptı, şükret! Önce bir şükret! Karım sağ, bebeğim sağ de!
 
Bu kadın belki ilk belki de ikinci kez anne oluyor, hayatı değişti ama, anlayış göster. Emzirmeye çalışıyor, doyuyor mu diye endişeleniyor, belki de göğüsleri yara, ağlaya ağlaya emziriyor. Görüyor musun? Yoksa kendinle çok mu meşgulsün?! O göğüsler ne kadar ağrır haberin var mı? Ateş yapar, titreme yapar. Kanar o göğüsler ama yine de emzireceğim biberon olmaz dersin.
 
Ama karım da kendine bakmıyor mu diyorsun yoksa? A çok haklısın dememi beklemiyorsun herhalde? Vakti mi var karının kendine bakacak? Sen cevap versene! Yok değil mi? Ne söyleniyorsun o zaman?! Biraz çocukla ilgilen de kendine bakabilsin.
 
Biz kapıya bakarız bilir misin biri gelse de iki lokma bir şey yesek ya da bir duş alsak diye. Bilir misin bu duyguyu? En son ne zaman sıcak bir çorba ya da kahve içmiş sorsana karına. Hadi durma. Biliyorsun tabi alacağın cevabı.
 
Ha bu arada biz hala istediğimizi yiyemiyoruz, içemiyoruz. Kaç ay oldu? 1 yıl oldu mu? Bebişlerimiz iyi beslensin diye dikkat de edemiyoruz, e kilolar da duruyor tabi. Ama sen yine de güzel bir şeyler söyle ki moralimiz düzelsin. Verirsin kiloları de mesela, dert etme sen böyle de güzelsin de.
 
Biz hala dışarı çıkamıyoruz. Sen de çıkma olmaz mı? Bizi yalnız bırakma. Çok mu şey istiyoruz? Ben annesiysem sen de babası değil misin bu çocuğun? Niye her şeyi biz yapmak zorundayız?
 
Çıkmak mı istiyorsun, tabi haklısın eve kapacak değilsin o zaman yemeğe götür mesela eşini, çocuğunu. Çok mu ağlıyor, hiç bir şey anlamıyor musun yediğinden? Olsun be boşver de! Biz beraberiz ya! Ama arada baş başa da çıkar karını. Eski günlerdeki gibi. Biraz romantik yapın ikinize de iyi gelir. Arkadaşlarınızla görüşün. Öldünüz mü ya?! Gezeceksin tabi ama karınla, çocuğunla. Artık hayatınız 3 kişilik.
 
Bir de biz uzun zamandır deliksiz uyumadık biliyor musun? O yüzden de çok yorgunuz. Biraz bebekle ilgilen de uyuyalım olmaz mı? Uykusuzluk ,en zoru da bu sanırım... 
 
Okur musun bilmem yazdıklarımı, okusan da amma abartmış dersin herhalde ya da ne biçim yazı. Beğenme önemli değil ama es geçme yazdıklarımı. Eşinin en çok sana ihtiyacı var unutma... Ya da unut sen bilirsin... İş işten geçtiğinde de üzülme ama tamam mı?
 
Bu yazı kime mi? 
O kocalara bu yazı,
Senin kocana,
Kendi kocama,
 
Kıymet bilelim, iş işten geçmeden...
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder